Tgrt Haber

Yazarlar

Tümü
"Ahmed Cavad sözün başlangıcı, geleceğin sonsuzluğudur"

Azerbaycan’ın İstiklal şairi Ahmed Cevad’ı doğumunun 132. yılında saygı, minnet ve rahmetle anılıyor. Türkiye’de Mehmet Akif Ersoy ne ise Azerbaycan’da Ahmed Cevad’da odur. Ahmet Cevad, Türkçülük suçlamasıyla tutuklu bulunduğu Sovyet  dikta zindanlarında kurşuna dizilerek şehit edildi. 

Azerbaycan Milli Marşı'nın ve "Çırpınırdın Karadeniz" şiirinin yazarı Ahmed Cevad'ın ailesinin isteği üzerine, Türk dünyasına hizmetleri ve Türk milli ülküsüne katkıları dolayısıyla TÜRKSOY tarafından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye madalya takdim edildi. Süreç bununla bitmedi.  Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda Partimiz bünyesinde Ahmed Cevad Enstitüsü kurulması kararı alındı. Enstitünün amacı başta Ahmed Cevad'ın çok yönlü çalışmaları, kültür, sanat, edebiyat olmak üzere; Türk Dünyası’na katkılarının araştırılması, Türk Dünyası’nda ortak fikir ve duygu birliğinin genişletilmesine hizmet etmesi, Türk Yurdu’nun bütünlüğünün duygu ve fikirle geleceğe taşınmasını sağlayan akademik, sosyal ve kültürel faaliyetlerle Türklük şuurunun gelişimine katkı vermek suretiyle ülkemizde ve Türk akraba topluluklarının ikamet ettiği coğrafyalarda da yürütülen çalışmaların nitelik ve yaygınlık bakımından gelişmesini sağlamak.

 Devlet Bahçeli  aslında bir cümle ile herşeyi özetlemiş durumda."Ahmed Cavad sözün başlangıcı, geleceğin sonsuzluğudur. "

ÇIRPINIRDI KARADENİZ

Ahmet Cevad, "Yol ver Türk'ün bayrağına" ismiyle de bilinen şiirini 1914'te kaleme aldı. Şiirde, Balkan Savaşları sırasında efsaneleşen Osmanlı savaş gemisi "Hamidiye"nin kahramanlıkları övülüyor.

5 Mayıs 1892'de Azerbaycan'ın Gence şehri yakınlarındaki Şemkir bölgesinin Seyfeli köyünde doğdu. Doğduğu köyde dini eğitim aldı, Arapça ve Farsça öğrendi, 1906'da ailesiyle taşındığı Gence'de eğitimine devam etti.

Cevat'ın bu dönemde yazmaya başladığı ilk şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı. 1912'de mezun olan Cevat, Gence Kız Okulunda Türkçe ve Farsça öğretmeni olarak görev yaptı. Aynı yıl arkadaşıyla gönüllü olarak Osmanlı ordusuna yazılarak Balkan Savaşları'na katıldı ve Bulgarlara karşı savaştı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında da Anadolu'da yaşananları yakından takip ederek çeşitli gazetelerde bu konuda haber ve makaleler yazdı.

Bakü'de faaliyet gösteren "Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi"ne üye olan Cevad, 1915'te Azerbaycan'dan Batum, Kars, Ardahan, Sarıkamış, Trabzon ve Erzurum'daki Türklere ve Rus ordusuna esir düşen Osmanlı askerlerine yardım götüren heyette yer aldı.

Yazdığı marş 1993'te Milli Marş kabul edildi
Cevad'ın ilk şiir kitabı "Koşma" 1916'da Bakü'de basıldı. Ziya Gökalp, 1918'de Yeni Mecmua'da kitapla ilgili şunları yazmıştı:

"Ruslarla savaştığımız sırada Kafkasya'da intişar eden bir şiir mecmuası elimize geçti. Koşma isimli bu kitabın nazımı Ahmed Cevat isminde bir Türk'tür. Bu milliyetperver şairin bütün şiirleri, Osmanlı Türklerine, ana vatana, orduya ithaf edilmiştir."

Ahmed Cevat, "Koşma" kitabının bir nüshasını da 15 Eylül 1918'de Bakü'yü Ermeni ve Bolşevik çetelerden kurtaran Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa'ya hediye etti.

Azerbaycan'ın bağımsızlığı döneminde de hem şiirler yazan hem de öğretmen ve gazeteci olarak çalışan Cevad, hükümetin milli marş müsabakasına katıldı. Cevat'ın, ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyli tarafından bestelenen marşı beğenilse de Bolşevik ordusunun Azerbaycan'ı işgal etmesiyle kabul edilemedi.

Cevad, iki yıllık bağımsızlığın ardından ülkede Sovyet yönetimi kurulunca baskı görmeye başladı ve defalarca tutuklandı. Bu dönemde de şiir yazmayı sürdüren ve tercümanlık yapan Ahmet Cevad, devrim karşıtlığı ve Türkçülükle suçlanarak idama mahkum edildi. Ahmet Cevad, 13 Ekim 1937'de kurşuna dizilerek şehit edildi.

Sovyetlerin dağılmasının ardından bağımsızlığını yeniden elde eden Azerbaycan'da parlamento, 1993'te Cevad'ın yazdığı ve Hacıbeyli'nin bestelediği marşı Azerbaycan Milli Marşı olarak kabul etti.

Son söz şiirin

Sözün başlangıcı bir hece

Çırpnırdı Karadeniz deyince

Dizildi şiirler tuğlar misali

Devlet bey Ahmet Cevad deyince…

6 Mayıs 2024
Sahada Winner…

Sezon başından beri saha içerisinde kalmayı tercih eden, kaos ortamından takımını ve kendisini uzak tutan Okan Hoca, rekorlarına bir yenisini daha ekledi. Üst üste 16 maçtır yenilmeyen Galatasaray, Sivasspor karşısında aldığı farklı galibiyetle, Fenerbahçe'nin rekorunu kırarak, 96 puanla Süper Lig'de bir sezonda en fazla puan toplayan takım oldu. Okan Hoca ve öğrencilerinin asıl hedefi ise 105 puan ile şampiyonluğa ulaşarak unutulmayacak bir rekora imza atmak.

Konuşmadı kükredi!

Her hafta yeni bir rekora imza atan Okan Buruk’un Sivasspor maçı öncesi GSYİAD’ın ödül töreninde; “Biz sahada konuşacağız” sözünü  hatırlatmak isterim. Tam anlamıyla hoca, saha içerisinde ‘kükredi’ diyebilirim. Her fırsatta rakipleri tarafından saha dışarısına çekilmeye çalışan bir teknik adamdan bahsediyorum. Hiçbir zaman çizgisini bozmayan Okan Hoca, en iyi cevabı oynattığı başarılı oyunla saha içerisinde verdi.

3’ü bir arada

Dün geceye damga vuran süper üçlüye de değinmeden geçemeyeceğim. Hakim Ziyech, Dries Mertens ve Mauro Icardi, Sivasspor’u adeta dağıttı. Adana Demirspor deplasmanında gol perdesini açan Ziyech yine dün gece çilingir görevi gördü. Harika 2 gol kaydeden Faslı yıldız, saha içerisinde takımının itici gücü oldu. Sakatlığı olmasına rağmen Sivasspor’a karşı sadece bir antrenmanla saha çıkan Dries Mertens ise yıllara meydan okumaya devam ediyor o da tıpkı Ziyech gibi 2 gol kaydetti ve 1 asiste imza attı. Mauro Icardi’ye ise gelecek olursak, bu sezon yüzde 50’si ile oynamasına rağmen gol krallığı yarışında Dzeko’ya ders veriyor. Şunu da unutmayalım Barış Alper Yılmaz yine kayıtlara 2 asistini daha yazdırdı.

Kardeşler yaptı yapacağını

Bu arada mücadelenin hakemi Arda Kardeşler yine yapacağını yaptı. Mücadelenin hemen başında Sivassporlu iki futbolcu tarafından aldığı mücadele sonrasında yerde kalan Icardi’nin pozisyonu net bir şekilde penaltıydı. Bunu görmezden gelen Kardeşler, farklı bir pozisyonda kaleci Ali Şaşal’ın eline temas etmediği halde kaptığı topu ağlarla buluşturan Icardi’nin golünü de yok saydı. Skor üstünlüğü Galatasaray’da olmasıydı ve bu kararlar maçın kaderine etki etseydi bunun hesabını Kardeşler nasıl verecekti..?

 

Kaptandan ince davranış

Mücadele sonunda tribünler Hakim Ziyech’i üçlüye çağırdığı. Ziyech ise çoktan soyunma odasının yolunu tutmuştu. Kaptan Fernando Muslera, örnek bir davranışa daha imza atarak, soyunma odasına gitti ve Hakim Ziyech’i çağırdı. Faslı yıldız üçlü çektirdi. Yani diyeceğim o ki; Galatasaray kenetlendikçe büyüyen kocaman bir aile…

 

6 Mayıs 2024
Türk Gastronomisinin Küresel Başarısı

Lezzetlerin ve tatların harmonisiyle bezenmiş bir dünya mutfağının içinde muhteşem Türk mutfağının yerini hayal edin. İlk 3 arasında diyebilir miyiz? Bence kesinlikle evet ve bizim mutfağımız, yüzyıllara yayılan tarihi, coğrafi çeşitliliği ve kültürel zenginliğiyle sadece ülkemizin değil, dünyanın da en gözde mutfaklarından biri haline gelmiştir. Hadi gelin bu başarının arkasında yatan etkenleri ve öne çıkan bazı özelliklerini birlikte inceleyelim.

Türk lezzetlerinin evrensel dili

Anadolu toprakları, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu da mutfağına eşsiz bir çeşitlilik kazandırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun o ihtişamlı saray mutfağı, Orta Asya göçebe kültürünün lezzet gelenekleri ve Akdeniz mutfağının taze ve hafif dokunuşları Türk mutfağının temelini oluşturmuştur diyebiliriz.

Türk mutfağının bu kadar şahane olmasının altında yatan en önemli etkenlerden biri de benzersiz bir lezzet yelpazesi sunan, ülkemizin farklı bölgelerinde yetişen ürünleridir. Trakya’da yetişen kuzuların nefaseti, Ege ve Akdeniz'in deniz ürünleri, Karadeniz'in yöresel otları, Güneydoğu'nun baharatları, İç Anadolu'nun tarım ürünleri gibi daha sayamadığım her bölgeye özgü lezzetler Türk Mutfağına bir nevi hayat veriyor.

Türk mutfağı, sadece lezzetli yemeklerden ibaret değil elbette. Aynı zamanda aile sofralarının sıcaklığı, misafirperverlik geleneği ve paylaşmanın güzelliğiyle de öne çıkar ve inanılmaz bir yemek kültürünü barındırır. Türk toplumunda yemek pişirmek, sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda sevgi ve saygıyı ifade etmenin de bir yoludur.

Son yıllarda Türk mutfağı, adeta bir lezzet fırtınası gibi uluslararası platformlarda hak ettiği yeri almaya başlıyor. Türk şefler, maharetli elleriyle hazırladıkları lezzetlerle yeni restoranlar açıyor, dünya çapında düzenlenen yarışmalarda ödüller kazanıyor ve lezzet tutkunlarının ilgisini çekmeyi başarıyor. Yurtdışındaki restoranlarımız, dünyanın her köşesinden gelen lezzet severlerin buluşma noktası haline geliyor ve Türk yemekleri farklı damak tatlarına hitap ederek global bir lezzet şöleni yaşatıyor.

Yurtdışındaki restoranlardan örnekler

Finest Lezzet Restaurant, Almanya

“Orta Asya, Mezopotamya ve Akdeniz'in lezzet buluşması”

Almanya'nın gurme kalbine adım attığınızda ‘Finest Lezzet ‘in o olağanüstü mutfağından çıkan lezzetleri bulabilirsiniz. Lokman Yıldırım ve 2 ortağı, restoranlarında Orta Asya ve Mezopotamya tatlarını, Akdeniz mutfağının zarafetiyle harmanlayarak, modern sunumlarla Türk mutfağının en güzel örneklerini sunuyor. "Türk mutfağının tadını en iyi şekilde çıkarın" sloganıyla yola çıkan Finest Lezzet, her damak tadına hitap eden lezzetli menüsü ile kısa sürede Düsseldorf'un en gözde Türk lokantalarından biri haline geliyor. Aydınlık ve ferah atmosferi, modern tasarımı ve samimi hizmetiyle her misafiri evinde hissettiren Finest Lezzet, özel toplantılarınız için de mükemmel bir imkan sunuyor.

Mediator Restaurant, Almanya

“Gurmelerin ve seçkin damakların buluşma noktası”

Mediator Restaurant, 2022 yılı Mayıs ayında kapılarını aralıyor. Ünlü şef Doğan Akdoğan ve eşi Vijdan Taşçı'nın ustalık dokunuşlarıyla hayat bulan bu mekan, kısa sürede şehrin en gözde lezzet duraklarından biri haline geliyor. Sadece Düsseldorf ve çevresindeki lezzet tutkunlarını değil, Almanya'nın tanınmış iş insanlarını, siyasetçilerini ve sanatçılarını da büyüleyen Mediator Restaurant, Türk mutfağının en güzel örneklerini modern bir yorumla sunuyor. Şef Doğan Akdoğan'ın ustalığı ve Vijdan Taşçı'nın sunum mahareti, her tabakta adeta bir lezzet şaheseri çıkarıyor. Uzun yıllar Almanya'da Türk mutfağının en iyi temsilcileri arasında yer alan Akdoğan Şef, Mülheim an der Ruhr'daki Park Trüffel restoranı ile büyük bir ün kazandıktan sonra iki yıl önce de Mediator Restaurant'ı açıyor.

Somatçı, Ulaş TEKERKAYA, Hollanda

“Anadolu'nun Gastronomi Hazinesi Avrupa'da”

Yıllarca Konya’da Mevlevi mutfağı üzerine çalışmalar sunan, kitaplar yazan ve mekânlar açan Ulaş Tekerkaya, Anadolu'nun kadim mutfak kültürünü daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla 2022 yılında yurt dışına açılma kararı alıyor. "Somatçı" markasının uluslararası tescilini alarak bir dünya markası haline getirme çalışmalarına başlıyor. Şef, Avrupa serüvenindeki ilk adımını Hollanda'da "Guler Holding" bünyesinde bulunan "La Quisine B.V." şirketi ile atıyor. Çatalhöyük, Selçuklu ve Mevlevi mutfağı temaları ile Avrupa'da yerini almaya hazırlanan Somatçı'nın Avrupa'daki ilk durağı olan Amsterdam Osdorp, Anadolu'nun zengin mutfak mirasını Avrupa'daki lezzet tutkunlarıyla buluşturmayı hedefliyor. Somatçı, sadece lezzetli yemekler sunmakla kalmayacak, aynı zamanda Anadolu'nun kadim kültürünü ve tarihini de Avrupa'daki misafirlerine tanıtacak.

Etçi Mehmet Steakhouse, İngiltere, Lübnan, Suudi Arabistan, Fas

“Dünyaca ünlü otoriteleri kendine hayran bırakan lezzet”

Türkiye'de ete olan tutkuyu, ustalıkla pişmiş lezzetlere dönüştürerek kısa sürede en sevilen steakhouse'lar arasına giren Etçi Mehmet, sınırlarını aşarak yurt dışına adım atıyor. İngiltere Manchester'daki ilk şubesinden sonra, Birmingham'da ve Liverpool’da da şubeler açan Etçi Mehmet, et severleri buluşturma yolculuğuna devam ediyor. Lezzet durakları sadece Birleşik Krallık ile sınırlı olmayan, Lübnan'ın Beyrut, Suudi Arabistan'ın Riyad ve Fas’ın Kasablanka ile farklı kıtalara da taşınan Etçi Mehmet steakhouse kültürü, dünyaca ünlü lezzet otoritelerini de kendine hayran bırakıyor. Paris'te düzenlenen bir etkinlikte, İngiltere'deki şubesi ile "2020'nin en sevilen alkolsüz steakhouse restoranı" seçilen Etçi Mehmet, bu ödülle uluslararası alanda adından sıkça söz ettirmeye başlıyor.

 

6 Mayıs 2024
"Yiteeeer Büyükekşi, artık art niyet hissediyorum"

Galatasaray Kulübü açıklama yaparak Ali Koç’un sportif başarısızlıklarını TFF’ye yüklenerek örttüğünü söyledi. Böyle bir açıklama gelse garipser misiniz? Muhtemelen hayır…

Peki bu açıklamayı eylemleri ile sizin başarılı ya da başarısız olmanızı sağlayan TFF Başkanı yaparsa? Normal gelir mi? Bizde normalleşti...

Şanlıurfa’da daha 15 gün önce kendisine; 

"TOPLUMUN BÖLÜNMESİNE NEDEN OLAN


MEVKİSİNİ SAĞLAMA ALMAYA ÇALIŞAN


SOSYAL MEDYA TERÖRÜNE KARŞILIK SESSİZ KALAN


TÜRK FUTBOLUNU SORUNLAR YUMAĞI HALİNE GETİREN


TARİHİN EN KÖTÜ BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ"

açıklamasını yapan Dursun Özbek ile kendisine ait fabrikada gizli gizli görüşen, sonrasında Dursun Özbek’in 180 derece fikir değiştirmesiyle koltuğunda şimdilik oturan Mehmet Büyükekşi bu açıklama ile Ali Koç’a gönderme yaptı. Şaka gibi ama değil, gerçeküstü ama gerçek…

Halil Umut Meler yumruklandığında satır aralarında Ali Koç’a suçu atmaya çalışan, Riyad olayı patladığında Galatarasay yöneticisi Eray Yazgan gazeteci Nevzat Dindar’a “ İstiklal marşı krizi var. Maça çıkmayabiliriz” dediği ve bu yayınlanıp yalanlanmadığı halde tüm olayların Ali Koç tarafından organize edildiğini Ankara’ya iletecek kadar gözü dönen, Süper Kupa finali öncesi Fenerbahçe’ye Galatasaray maçının ertelenmesi için talepte bulunan ama “Galatasaray’dan izin alamadığı” için bu talebini bile yerine getiremeyen Mehmet Büyükekşi bir kulüp başkanı gibi Ali Koç aleyhine açıklama yapmış çok mu? 

Nasılsa Ali Koç ile ilgili her yanlış bilgi verdiğinde satın alacak ciddi bir kitle var. Bunun içinde siyasetçiler de var… Yalanın bini bir para…

Şimdi gitmesini isteyenleri neredeyse vatan hainliği ile suçlayacak…Avrupa Şampiyonası varmış…Sanki Mehmet Büyükekşi santrafor, İbrahim Burkay orta sahanın göbeği, Yusuf Günay sarkık libero oynayacak. Sanki  bu adamlar protokolde oturmayacak, sanki yeni TFF gelse milli takımı sahipsiz bıracak, sanki yeni TFF gelse çok başarısız olacak da Büyükekşi kalırsa her şey mükemmel gidecek…

Ülkemiz çok zorlu koşullardan geçti...3 Temmuz, askerlere kumpaslar, 17/25 Aralık kumpasları, 15 Temmuz darbe girişimi… Bunların hepsi hain FETÖ örgütü tarafından yapıldı. Şimdi futbolumuz yolu ile bölünmeye çalışılıyor… Futbolun direksiyonunda benim 2 telefonum var. Bir tanesi özel kalemimde duruyor. Onda Bylock yüklüydü. Sıkıntılı bir durum olsa zaten, ben o kurumlarda görev yapmaya devam edemezdim” sözlerini sarf eden ancak diğer telefonunda da Bylock çıktığı ortaya çıkan Mehmet Büyükekşi var.

Korkuyorum…Çekiniyorum…Art niyet olduğunu hissediyorum. Bizi bölmeye çalışıyorlar gibi geliyor…Ve artık yine Mehmet Büyükekşi’nin deyimiyle

“YİTEEER”

diyorum… Yiter….

5 Mayıs 2024
Bir insan, kazanmak için kaç sınava girmeli? Adaletsiz ve liyakatsizliğin hüküm sürdüğü Hindistan

Bu filmi kaç kişinin izlediğini bilmiyorum ama dünyanın en iyi film listesinde ilk 10'da yer almalı. Hangi film mi? Tabi ki de “Bitmeyen Sınav!” Bollywood sinemasına ait olan bu filmin ismini ve konusunu ilk gördüğümde ‘ben bu filmi hayatta izlemem’ demiştim. Aradan tam bir yıl geçti. Bir arkadaşımın ısrarıyla filmi izlemek zorunda kaldım. (Hiçbir zaman büyük konuşmayacaksın!)

Film ilerledikçe hayatımda izlediğim en iyi film olduğuna o zaman karar verdim. Filmin son saniyelerinde ise şuan kesin karar verdim herkes bu filmi izlemeli. Gel gelelim filmin konusuna… Hindistan'da yaşayan bir genç babasının uğradığı haksızlıktan sonra devlet yönetimine ve sisteme olan inancını yitirir. Ancak çocuğun hayatını bir polis memuru değiştirir. O andan itibaren çocuğun bitmeyen sınavları başlar.

Kariyer sınavını vermeye çalışırken bir yandan yatacak yer bulmaya çalışır. Karnını doyurmak için iş arar. Ve aşık olur. İşte bu noktada hayatının en büyük sınavları iç içe girer. Kariyer, aşk ve açlık arasında çırpınan genç adam bir yandan en büyük sınavı olan hükümetin adaletsizliği ve liyakatsizliğiyle de savaşır. Bu yazıda kim neyi kazandı neyi kaybetti kısmını vermeyeceğim çünkü herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Hafta sonu planınız yoksa çayınızı demleyin ayaklarınızı uzatın ve Bitmeyen Sınav (12th Fail) filmini izleyin! Tam 2 saat 26 dakika sonra ise hayatınızdaki bakış açısında yaşayacağınız o muazzam değişime de hazır olun!
Vidhu Vinod Chopra'nın yönetmenliğini üstlendiği filmde başrol oyuncusu pek çok televizyon ve sinema ödülüne layık görülen başarılı oyuncu Vikrant Massey, üstlendi.

4 Mayıs 2024
Ya hep ya hiç!

Fenerbahçe ve Galatasaray ile evimizde ve deplasmanda oynadığımız 4 maçta, 4 farklı teknik adamla sahaya çıktık ve maalesef 4 mağlubiyet aldık. Şu istatistik bile, nasıl rezil bir sezon geçirdiğimizin kısa özeti gibi. Yolda, sokakta, alışveriş merkezinde karşılaştığımız Beşiktaşlı taraftarın sorduğu tek bir soru var: Ne olacak halimiz!

Bir an önce bitsin dediğimiz sezonda liderle aramızdaki puan farkı olsun; sahada ruhsuz, isteksiz, çürümüş oyuncu topluluğu olsun; derbilerin tamamını kaybetmemiz olsun, bu kadar da kötü bir sezon Allah bir daha Beşiktaş'ımıza nasip etmesin.

Tüm bu yaşanan rezaleti bir nebze de olsa hafifletecek bir unsur var. Tabii ki Türkiye Kupası! Bu kupayı alırsak hem sezonu kupa ile kapatmış olacağız hem de önümüzdeki sezonun Avrupa biletini direkt cebimize koyacağız. Türkiye Kupası şampiyonu UEFA'da play-off oynayacak. Geçerse, gruplara kalır, elenirse UEFA Konferans Ligi gruplarından devam eder. Yani kupayı alırsak, her türlü Avrupa'da yol alacağız demektir.

Türkiye Kupası'nı almak sadece Avrupa biletini almak değil, bu kadar kötü geçen sezonu önemli bir kupayla kapatmak, Süper Kupa finali oynamaya hak kazanmak, transferlerin gelmesinde Avrupa bileti olduğu için elimizin biraz daha rahatlaması demek ve elbette para demek.

Fenerbahçe derbisine çok kötü başladık. İsmail Yüksek'in sakatlanması ile tam, tüm ipleri elimize alacakken Al Musrati'nin amatörce yaptığı faul nedeniyle aldığı kırmızı, belki de olası Kadıköy zaferimizin önüne geçmiş oldu. Bu hatayı bir daha yapmamalıyız.

Kupadaki ilk maçı yine çok çok kötü oynadığımızı (bunda da Umut Meraş'ın ilk yarıda olağanüstü kötü performansının da katkısını unutmamalıyız), 90 dakikayı gol yemeden beraberlikle tamamlamayarak maçı ucuz atlattığımızı da kabul etmeliyiz. Kupanın ikinci bacağı evimizde olacak ve finale kalacağız inşallah.

İşte dananın kuyruğunun kopacağı maç, o maç olacak. O maça; kırmızı kartı nedeniyle kendini affettirmek isteyen Al Musrati, sakatlıktan yeni çıkan Semih Kılıçsoy, Rashicha, Gedson Fernandes, Muçi'yi gibi önemli oyuncularımızı çok iyi hazırlamamız gerekiyor. O maçta belki de Beşiktaş kariyerinin son maçına çıkacak olacak Ghezzal, Cenk Tosun gibi önemli oyuncularımızdan da son bir güzellik bekleyeceğiz.

Ankaragücü'nü evimizde Allah'ın izniyle eledikten sonra, finalde ister Fatih Karagümrük, isterse de Trabzonspor gelsin o maçın önemini bilen bir takım ile sahada olacağız. Sahaya her şeylerini koyacaklar ve inşallah kupayı alacağız. Ya hep ya hiç maçı olacak.

2 Mayıs 2024
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ziyareti üzerine...

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Irak'ı ziyaret etti ve bir dizi temasta bulundu. Bu ziyarette daha çok siyasi konuların görüşüldüğü gibi bir algı oluşsa da ziyaret, temelde Türkiye için gelecekte büyük önem taşıyan bir projenin önemli ayaklarının bir ara geldiği bir buluşmaydı. Bu proje Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi olarak lanse ediliyor ve  son yılların en önemli altyapı girişimlerinden biri olarak öne çıkıyor. 

Söz konusu proje, Türkiye'nin ekonomik ve stratejik açıdan önemli bir adımı olarak değerlendirilmekte. Özellikle Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi" ile bağlantılı olarak ele alındığında, proje hem bölgesel hem de küresel düzeyde önem kazanıyor.

Peki nedir bu Kalkınma Yolu Projesi?

Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle Asya ile Avrupa arasında köprü konumunda bulunuyor. Bu durum, ülkeyi bölgesel bir ekonomik güç haline getiriyor ve ticaretin merkezi konumuna yerleştiriyor. Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi, bu stratejik konumu daha da güçlendirecek bir proje olarak ortaya çıkıyor. Proje, Türkiye'nin Irak ile olan ticaretini artırarak bölgesel ekonomik entegrasyonu teşvik ediyor. Ayrıca, Irak'ın yeniden inşası ve kalkınması için kritik bir rol oynayarak, bölgede istikrarı destekliyor.

Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi, temelde Türkiye ile Irak arasında yapılan bir altyapı projesi. Bu proje, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden başlayarak Irak'a kadar daha sonraki süreçte ise Avrupa ile bağlanacak bir otoyol ve demiryolu ağı inşa etmeyi amaçlamakta.

Proje, ticaretin ve ulaşımın kolaylaştırılması, ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi ve bölgesel iş birliğinin artırılması gibi hedeflerle yürütülmekte. Bu yol aynı zamanda Türkiye'nin Orta Doğu ile olan ekonomik ve stratejik bağlarını güçlendirerek bölgede daha etkin bir rol oynamasına da katkı sağlamakta.

Ancak Türkiye-Irak Kalkınma Yolu'nun önemi sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel bir boyuta da sahip. Özellikle, Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi" ile ilişkilendirildiğinde, proje, küresel ticaretin ve ekonomik entegrasyonun daha geniş bir parçası haline geliyor. Çin'in bu girişimi, Asya'yı Avrupa ve Afrika ile bağlamayı hedefliyor ve bu bağlamda Türkiye'nin konumu çok kritik bir rol oynuyor. Türkiye-Irak Kalkınma Yolu, Çin'in bu genişlemesine katkıda bulunarak küresel ticaretin ve ekonomik ilişkilerin güçlenmesine yardımcı oluyor.

Dahası, Türkiye'nin bu proje üzerindeki etkisi sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik açıdan da önemli. Proje, Türkiye'nin bölgesel liderlik rolünü pekiştiriyor ve ülkeyi Orta Doğu'da daha fazla etki sahibi yapıyor. Ayrıca uluslararası alanda itibarını artıran Türkiye'nin proje aracılığıyla, bölgesel istikrarı ve güvenliği teşvik etme yeteneği de artıyor

Sonuç olarak, Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi, sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel düzeyde de büyük önem taşıyor. Özellikle Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi ile bağlantılı olarak ele alındığında, proje, Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve stratejik açıdan rolünü güçlendiriyor ve küresel ekonomik entegrasyona katkı sağlıyor.

Bu nedenle, proje üzerindeki çalışmaların hızla ilerlemesi ve bölgesel iş birliğinin artması, Türkiye'nin ve bölgenin kalkınması için kritik bir adım olacaktır.

29 Nisan 2024
Esnek veya evden çalışmanın psikolojik boyutu: Görünmeyen zorluklar!

Günümüz iş dünyasında esnek çalışma saatleri veya evden çalışma, birçok profesyonelin tercih ettiği bir çalışma biçimi haline geldi. Bu çalışma şekli iş ve özel hayat dengesini sağlama konusunda büyük bir özgürlük sunuyor gibi görünse de, aslında psikolojik açıdan bazı önemli zorlukları da beraberinde getiriyor.

Bir psikolog olarak bu zorlukları ve bireylerin bu zorluklarla nasıl başa çıkabileceğini ele almak istiyorum.

Esnek çalışma saatleri, iş yükünü yönetme ve işin zamanlaması konusunda özgürlük sunar. Ancak bu durum sürekli bir "açık" modunda olmayı gerektirebilir. "Ne zaman istersen çalış" yaklaşımı, iş ve özel hayat arasındaki sınırların belirsizleşmesine yol açar. Özellikle işten tamamen kopamayan ve sürekli mesai halinde olan bireyler için stres, tükenmişlik ve huzursuzluk hissi yaratabilir.

Ayrıca, esnek çalışma saatleri sosyal izolasyona da neden olabilmektedir. Ofis ortamında doğal olarak gelişen sosyal etkileşimler, esnek saatlerde evden veya uzaktan çalışanlar için daha nadir hale gelir. Bu da bireylerin sosyal destek sistemlerinden uzaklaşmasına ve zamanla yalnızlık hissine kapılmasına neden olabilir.

Esnek çalışma saatlerine sahip kişilerin karşılaştığı bir diğer önemli zorluk ise yakın çevreleri ve aileleri tarafından sürekli erişilebilir olarak görülmeleridir. "Her zaman müsait" algısı, bireylerin sürekli yeni tekliflere ve beklentilere maruz kalmasına neden olur. Bireylerin kendilerine ve işlerine odaklanmalarını zorlaşır.

Aile üyeleri veya arkadaşlar, esnek çalışma saatlerinin, kişinin her istenildiğinde mevcut olabileceği anlamına geldiğini düşünebilir. Bu yanılgı, sıklıkla "hayır" deme gerekliliğini beraberinde getirir. Ancak sürekli "hayır" demek zorunda kalmak, kişisel ilişkilerde gerilime ve suçluluk duygusuna yol açabilir. Eğer kişi bu sınırları çizmekte başarısız olursa, işleri aksayabilir ve bu da stres ve iş yükü artışına neden olur.

Esnek çalışma saatleriyle başa çıkabilmek için bireylerin belirli rutinler geliştirmesi ve net çalışma sınırları koyması önemlidir. İşverenler ve çalışanlar, bu yeni çalışma düzeninin sağlık üzerindeki etkilerini en aza indirmek ve sürdürülebilir bir profesyonel yaşam sağlamak için bilinçli stratejiler geliştirmelidir.

Evden çalışma, esnek çalışma düzenlerine benzer zorlukları barındırırken, özellikle ev ortamının getirdiği sürekli kesintiler dikkat dağınıklığına yol açar ve zamanla iş verimliliğini ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir. İş ile özel hayat arasındaki sınırların giderek belirsizleşmesi, bireylerin kendilerini sürekli çalışma modunda bulmalarına ve tükenmişlik sendromu riskinin artmasına sebep olur.

Bu nedenle, evden çalışma düzeni, disiplinli zaman yönetimi ve kesin sınırların belirlenmesini gerektirir. Sınırların belirlenmesi, iş ve özel yaşam arasında sağlıklı bir denge kurulmasını sağlar, böylece bireylerin genel sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkiler yaratır.

18 Nisan 2024
"Asdgjsdhksjdhsjk"

Yanlış okumuyorsunuz; gördüğünüz bu yazının başlığı "asddsfhsfhj" gibi bir şey. "Gibi bir şey" diyorum; çünkü rastgele bastığım klavye tuşlarının ürünü. Ve her seferinde aynılarını tutturamıyorum.

Ne yani, klavye tuşlarına gözüm kapalı isabet mi sağlamam gerekiyordu? Bu absürt başlık ile değinmek istediğim konu; teknolojinin iletişime, dillere olan etkisi. Zira bu başlık son dönemlerde özellikle "Z kuşağı" arasında, gülme krizine sokan, kim bilir belki de emoji dilinde başka bir anlamı olan bir mesaj olarak kullanılıyor.

Teknoloji, iletişim alışkanlıklarımızı baştan aşağı değiştirirken, Z kuşağı bu değişimin öncüsü haline geldi. Bu kuşak, teknolojiyle iç içe, adeta dijital bir dünyada gözlerini açmış bireylerden oluşuyor. Chat yaparken kullandıkları kısaltmalar, onların dilinin emoji ve giflerle süslü yeni bir lehçesi gibi. Kısaltmalar genellikle iletişimi hızlandırmanın ve mesajları daha kısa sürede iletmenin bir yolu olarak ortaya çıkıyor. Eğer başta bu duruma anlam veremiyorsanız, lütfen bir kez daha düşünün. Yani, Z kuşağıyla aynı dili konuşmak için Google Translate kullanmanız gerekmiyor, sadece biraz açık fikirlilik yeterli!

Z kuşağı, özellikle mobil cihazların ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla, kısaltmaları doğal bir dil biçimi olarak benimsiyor. Uzun cümleler yerine kısa ve öz mesajlar, metin karakter limitlerinin aşılması, hızlı yanıt verme ihtiyacı gibi faktörler, bu kısaltmaların popülerleşmesine yol açtı. Örneğin, "LOL" (Laugh Out Loud), "OMG" (Oh My God), "ok" (Tamam), "Kib" (Kendine iyi Bak), "SA" (Selamun Aleyküm) :) gibi kısaltmalar, günlük dilin bir parçası haline geldi. Hatta bazı kısaltmaları yanlış anlayarak gülünç duruma düşebilirsiniz; "BRB" (Be Right Back) mesajına "Başka biriyle mi yazıyorsun?" diye kıskançlık krizine giren ebeveynler olduğunu unutmayın.

Diğer kuşaklar, özellikle "Baby Boomer" ve "X kuşağı", bu değişikliklere başlangıçta şaşkınlıkla ve bazen de olumsuz bir yaklaşımla baktılar. Bu kuşaklar için yazılı dilin geleneksel biçimi, dilbilgisi kuralları ve tam kelimeler kullanmak önemliydi. Kısaltmaların artışı, dilin "bozulması" veya "tembelleşmesi" olarak görüldü.

Ancak zamanla, diğer kuşaklar da bu kısaltmalara uyum sağlamaya başladı. Sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarının yaygınlaşması, nesiller arası iletişimde bu tür kısaltmaların kabul edilmesini kolaylaştırdı. Hatta bazı ebeveynler, çocuklarıyla daha iyi iletişim kurabilmek için bu kısaltmaları öğrenmeye başladılar.

Z kuşağının chat yaparken kullandığı kısaltmalar, gelecekte de yaygın bir iletişim biçimi olmaya devam edecek gibi görünüyor. Teknolojinin gelişmesiyle, metin tabanlı iletişimde hız ve verimlilik arayışı, bu tür kısaltmaların normalleşmesini desteklemektedir. Bu, dilin yenilendiğini ve teknolojinin yeni iletişim biçimlerini şekillendirdiği anlamına da geliyor.

Buluş, inovasyon ve teknoloji tarih boyunca yaşamı, dünyayı şekillendirmekle birlikte olumlu yada olumsuz bir çok sonuç doğurmuştur. iletişim gibi bence en önemli konuda da şimdilik ufak dokunuşları yapmaya başladı. Ve bu dokunuşlar kendiliğinden oluşmaya başladı. Yaşanan değişimin basit kullanımlarını görsek te geniş yankıları insan yaşamına , dünya tarihinde yankıları ile devam edeceğe benziyor.

Gelecekte iletişimin nasıl olacağına yönelik birçok varsayımda bulunmak mümkün. Bunların içinde şimdilik kısaltmalardan bahsetsek de, belki de hiç iletişim kurmadan iletişim kuracağımız günler yakın olabilir. Cümle saçmalık barındırsa da, eğer konu yazarak ya da diğer yöntemlerle birbirimizi anlamak ise neden bir doğru olduğunu düşündüğümüz şeyin peşinden hipnotize olmuş gibi gidiyoruz. Hemen reddetmek yerine anlamaya çalışmak doğru iken, kendi yetiştirilme tarzımız ya da teknoloji kaynaklı deformasyon ya da gelişimimize uygun davranamıyoruz. Bu durum da doğal olarak iletişim kopukluğuna neden oluyor.

Sonuç olarak, dilin ve iletişimin evrimi teknolojiyle birlikte süratle devam ederken, bizler de bu sürekli değişim karşısında kendi adaptasyon yeteneklerimizi test ediyoruz. Z kuşağı bu dili emoji ve giflerle süslerken, geri kalanımız bu dijital partiye katılmak için son dakika davetiyesi arıyor gibi. Belki bir gün, tüm bu kısaltmaları ve dijital dili öğrenmek için bir "Dijital Dil 101" kursuna kaydolmak zorunda kalacağız. Kim bilir, gelecekte iletişim kurmak için kelimelere hiç ihtiyacımız kalmayabilir ve sadece zihin okuyan cihazlarla "konuşur" hale gelebiliriz. Yani, dil bilgisi derslerinizde uyurken yakalanmış olabilirsiniz ama umarım "LOL" ve "asfasfashsd" gibi ifadelerin ne anlama geldiğini biliyorsunuzdur, yoksa gelecekteki sohbetlerde biraz zorlanabilirsiniz! Şimdi, bu dijital dil yolculuğunda klavyenize sarılın, çünkü bu yeni çağın dilini öğrenmek, yeni bir dünya keşfetmek kadar heyecan verici olabilir.

Hangi tuşa basarsanız basın, unutmayın, sonunda hepimiz sadece anlaşılmak istiyoruz. LOL, değil mi?

2 Mayıs 2024
"Yiteeeer Büyükekşi, artık art niyet hissediyorum"

Galatasaray Kulübü açıklama yaparak Ali Koç’un sportif başarısızlıklarını TFF’ye yüklenerek örttüğünü söyledi. Böyle bir açıklama gelse garipser misiniz? Muhtemelen hayır…

Peki bu açıklamayı eylemleri ile sizin başarılı ya da başarısız olmanızı sağlayan TFF Başkanı yaparsa? Normal gelir mi? Bizde normalleşti...

Şanlıurfa’da daha 15 gün önce kendisine; 

"TOPLUMUN BÖLÜNMESİNE NEDEN OLAN


MEVKİSİNİ SAĞLAMA ALMAYA ÇALIŞAN


SOSYAL MEDYA TERÖRÜNE KARŞILIK SESSİZ KALAN


TÜRK FUTBOLUNU SORUNLAR YUMAĞI HALİNE GETİREN


TARİHİN EN KÖTÜ BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ"

açıklamasını yapan Dursun Özbek ile kendisine ait fabrikada gizli gizli görüşen, sonrasında Dursun Özbek’in 180 derece fikir değiştirmesiyle koltuğunda şimdilik oturan Mehmet Büyükekşi bu açıklama ile Ali Koç’a gönderme yaptı. Şaka gibi ama değil, gerçeküstü ama gerçek…

Halil Umut Meler yumruklandığında satır aralarında Ali Koç’a suçu atmaya çalışan, Riyad olayı patladığında Galatarasay yöneticisi Eray Yazgan gazeteci Nevzat Dindar’a “ İstiklal marşı krizi var. Maça çıkmayabiliriz” dediği ve bu yayınlanıp yalanlanmadığı halde tüm olayların Ali Koç tarafından organize edildiğini Ankara’ya iletecek kadar gözü dönen, Süper Kupa finali öncesi Fenerbahçe’ye Galatasaray maçının ertelenmesi için talepte bulunan ama “Galatasaray’dan izin alamadığı” için bu talebini bile yerine getiremeyen Mehmet Büyükekşi bir kulüp başkanı gibi Ali Koç aleyhine açıklama yapmış çok mu? 

Nasılsa Ali Koç ile ilgili her yanlış bilgi verdiğinde satın alacak ciddi bir kitle var. Bunun içinde siyasetçiler de var… Yalanın bini bir para…

Şimdi gitmesini isteyenleri neredeyse vatan hainliği ile suçlayacak…Avrupa Şampiyonası varmış…Sanki Mehmet Büyükekşi santrafor, İbrahim Burkay orta sahanın göbeği, Yusuf Günay sarkık libero oynayacak. Sanki  bu adamlar protokolde oturmayacak, sanki yeni TFF gelse milli takımı sahipsiz bıracak, sanki yeni TFF gelse çok başarısız olacak da Büyükekşi kalırsa her şey mükemmel gidecek…

Ülkemiz çok zorlu koşullardan geçti...3 Temmuz, askerlere kumpaslar, 17/25 Aralık kumpasları, 15 Temmuz darbe girişimi… Bunların hepsi hain FETÖ örgütü tarafından yapıldı. Şimdi futbolumuz yolu ile bölünmeye çalışılıyor… Futbolun direksiyonunda benim 2 telefonum var. Bir tanesi özel kalemimde duruyor. Onda Bylock yüklüydü. Sıkıntılı bir durum olsa zaten, ben o kurumlarda görev yapmaya devam edemezdim” sözlerini sarf eden ancak diğer telefonunda da Bylock çıktığı ortaya çıkan Mehmet Büyükekşi var.

Korkuyorum…Çekiniyorum…Art niyet olduğunu hissediyorum. Bizi bölmeye çalışıyorlar gibi geliyor…Ve artık yine Mehmet Büyükekşi’nin deyimiyle

“YİTEEER”

diyorum… Yiter….

5 Mayıs 2024
"Ahmed Cavad sözün başlangıcı, geleceğin sonsuzluğudur"

Azerbaycan’ın İstiklal şairi Ahmed Cevad’ı doğumunun 132. yılında saygı, minnet ve rahmetle anılıyor. Türkiye’de Mehmet Akif Ersoy ne ise Azerbaycan’da Ahmed Cevad’da odur. Ahmet Cevad, Türkçülük suçlamasıyla tutuklu bulunduğu Sovyet  dikta zindanlarında kurşuna dizilerek şehit edildi. 

Azerbaycan Milli Marşı'nın ve "Çırpınırdın Karadeniz" şiirinin yazarı Ahmed Cevad'ın ailesinin isteği üzerine, Türk dünyasına hizmetleri ve Türk milli ülküsüne katkıları dolayısıyla TÜRKSOY tarafından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye madalya takdim edildi. Süreç bununla bitmedi.  Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda Partimiz bünyesinde Ahmed Cevad Enstitüsü kurulması kararı alındı. Enstitünün amacı başta Ahmed Cevad'ın çok yönlü çalışmaları, kültür, sanat, edebiyat olmak üzere; Türk Dünyası’na katkılarının araştırılması, Türk Dünyası’nda ortak fikir ve duygu birliğinin genişletilmesine hizmet etmesi, Türk Yurdu’nun bütünlüğünün duygu ve fikirle geleceğe taşınmasını sağlayan akademik, sosyal ve kültürel faaliyetlerle Türklük şuurunun gelişimine katkı vermek suretiyle ülkemizde ve Türk akraba topluluklarının ikamet ettiği coğrafyalarda da yürütülen çalışmaların nitelik ve yaygınlık bakımından gelişmesini sağlamak.

 Devlet Bahçeli  aslında bir cümle ile herşeyi özetlemiş durumda."Ahmed Cavad sözün başlangıcı, geleceğin sonsuzluğudur. "

ÇIRPINIRDI KARADENİZ

Ahmet Cevad, "Yol ver Türk'ün bayrağına" ismiyle de bilinen şiirini 1914'te kaleme aldı. Şiirde, Balkan Savaşları sırasında efsaneleşen Osmanlı savaş gemisi "Hamidiye"nin kahramanlıkları övülüyor.

5 Mayıs 1892'de Azerbaycan'ın Gence şehri yakınlarındaki Şemkir bölgesinin Seyfeli köyünde doğdu. Doğduğu köyde dini eğitim aldı, Arapça ve Farsça öğrendi, 1906'da ailesiyle taşındığı Gence'de eğitimine devam etti.

Cevat'ın bu dönemde yazmaya başladığı ilk şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı. 1912'de mezun olan Cevat, Gence Kız Okulunda Türkçe ve Farsça öğretmeni olarak görev yaptı. Aynı yıl arkadaşıyla gönüllü olarak Osmanlı ordusuna yazılarak Balkan Savaşları'na katıldı ve Bulgarlara karşı savaştı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında da Anadolu'da yaşananları yakından takip ederek çeşitli gazetelerde bu konuda haber ve makaleler yazdı.

Bakü'de faaliyet gösteren "Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi"ne üye olan Cevad, 1915'te Azerbaycan'dan Batum, Kars, Ardahan, Sarıkamış, Trabzon ve Erzurum'daki Türklere ve Rus ordusuna esir düşen Osmanlı askerlerine yardım götüren heyette yer aldı.

Yazdığı marş 1993'te Milli Marş kabul edildi
Cevad'ın ilk şiir kitabı "Koşma" 1916'da Bakü'de basıldı. Ziya Gökalp, 1918'de Yeni Mecmua'da kitapla ilgili şunları yazmıştı:

"Ruslarla savaştığımız sırada Kafkasya'da intişar eden bir şiir mecmuası elimize geçti. Koşma isimli bu kitabın nazımı Ahmed Cevat isminde bir Türk'tür. Bu milliyetperver şairin bütün şiirleri, Osmanlı Türklerine, ana vatana, orduya ithaf edilmiştir."

Ahmed Cevat, "Koşma" kitabının bir nüshasını da 15 Eylül 1918'de Bakü'yü Ermeni ve Bolşevik çetelerden kurtaran Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa'ya hediye etti.

Azerbaycan'ın bağımsızlığı döneminde de hem şiirler yazan hem de öğretmen ve gazeteci olarak çalışan Cevad, hükümetin milli marş müsabakasına katıldı. Cevat'ın, ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyli tarafından bestelenen marşı beğenilse de Bolşevik ordusunun Azerbaycan'ı işgal etmesiyle kabul edilemedi.

Cevad, iki yıllık bağımsızlığın ardından ülkede Sovyet yönetimi kurulunca baskı görmeye başladı ve defalarca tutuklandı. Bu dönemde de şiir yazmayı sürdüren ve tercümanlık yapan Ahmet Cevad, devrim karşıtlığı ve Türkçülükle suçlanarak idama mahkum edildi. Ahmet Cevad, 13 Ekim 1937'de kurşuna dizilerek şehit edildi.

Sovyetlerin dağılmasının ardından bağımsızlığını yeniden elde eden Azerbaycan'da parlamento, 1993'te Cevad'ın yazdığı ve Hacıbeyli'nin bestelediği marşı Azerbaycan Milli Marşı olarak kabul etti.

Son söz şiirin

Sözün başlangıcı bir hece

Çırpnırdı Karadeniz deyince

Dizildi şiirler tuğlar misali

Devlet bey Ahmet Cevad deyince…

6 Mayıs 2024
Kiracının kirayı eksik zam ile ödemesi

Türk Borçlar Kanunu madde 344’de yer alan “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.” Hükmü ile kira sözleşmelerinde her kira döneminde uygulanacak kira artış oranı tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalama olarak belirlenmiştir. Kiraya veren ve kiracı arasında tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamasının altına bir kira artış oranı belirlenebilecek ise de üstünde bir kira artış oranı belirlenemeyecektir.

KİRACI İLE KİRAYA VEREN ARASINDA YASAL KİRA ARTIŞ ORANINDAN DAHA FAZLA BİR ORAN BELİRLENMİŞ İ

SE

Belirlenen bu oran kanunen geçersiz olacağından kiracı kiraya verene yenilenen kira döneminde yasal oranına göre belirlenmiş yeni kira bedelini ödemekten sorumlu olacaktır. Yani kiracı yasal oranı aşan miktarda belirlenecek olan yeni kira bedelini ödemek ile sorumlu olmayacak yasal kira artış oranında belirlenmiş yeni kira bedelini kiraya verene ödemekle kira borcundan kurtulacaktır. Kiraya veren ise kendisine eksik kira ödendiğinden bahisle kiracıya karşı icra takibi yapamayacağı gibi kiracının tahliyesini de talep edemeyecek ve kiracıya yasal oranı geçen oranda yeni kira bedelini ödemesi gerektiği hususunda da baskı yapamayacaktır. Zira yasal kira artış oranını geçecek şekilde belirlenmiş olan kira artış oranı geçersiz bir kira artış oranı olacağı için kiracıyı bu oran bağlayacaktır.

TARAFLAR ARASINDA YASAL KİRA ARTIŞ ORANINDAN DAHA DÜŞÜK BİR KİRA ARTIŞ ORANI BELİRLENMİŞ İSE

Bu durumda daha düşük belirlenen kira artış oranı geçerli olacak ve bu durumda da kiraya veren yeni kira döneminde kiracıdan yasal kira artış oranında artış yaparak yeni kira döneminde kira ödemesi yapmasını talep edemeyecektir. Kiracı daha düşük oranda belirlenmiş olan kira bedelini kiraya verene ödemekle kira borcundan kurtulacaktır. Kira sözleşmesinde yasal kira artış oranından daha düşük oranda bir kira bedeli belirlenmiş ise bu bedel her iki taraf için de geçerli olacak ve kiracı bu bedel üzerinden belirlenmiş olan kirayı ödemekle kira borcundan kurtulacaktır. Kiraya veren ise kiranın eksik ödendiği yönünde bir itirazda bulunamayacaktır.

Somut uyuşmazlıklarda ise taraflar arasın da yasal kira artış oranının yanlış tespit edilmiş olduğu, kiraya verenin yasal oranı kontrol etmediği, yasal kira oranı ile yeni kira döneminde kiranın eksik hesaplanmış olduğu gibi durumlar ile karşılaşabilmekteyiz. Böyle bir durum ile karşılaştığımızda kiraya verenin geçmişe dönük olarak kiraya verenin kiracıdan geçmişe dönük kira alacak farklarını talep edip edemeyeceği sorusu gündeme gelecektir. 

YASAL KİRA ARTIŞANA GÖRE EKSİK KİRA ÖDEYEN KİRACIDAN KİRAYA VEREN GEÇMİŞE DÖNÜK OLARAK EKSİK ÖDENEN KİRA ARTIŞ FARKLARINI İSTEME HAKKINA SAHİPTİR

Yargıtay önceki kira yıllarında eksik kira artış oranları ile hesaplanarak kiraya verene eksik olarak ödenmiş olan kira alacaklarının kiraya veren tarafından geçmişe dönük 5 yıl süreyle sınırlı olarak kiracıdan talep edilebileceğini kararlarında açıkça belirtmiştir.

KİRACININ KİRA BORCUNU KİRA SÖZLEŞMESİNE UYGUN OLARAK YASAL KİRA ARTIŞ ORANI İLE ÖDEMEMESİ TAHLİYE SEBEBİDİR

Kiracı kira borcunu kira sözleşmesine uygun olarak yasal kira artış oranı ile arttırarak yeni kira döneminde ödememiş ise kiraya veren eksik ödenen kira alacaklarını ödemesi için kiracıdan talep edebilecektir. Kiraya verenin kiracıdan, eksik kira borcunu ödemesi için yazılı talebine rağmen 30 gün içerisinde kira borcunu ödemeyen kiracının artık kiralanandan tahliyesi talep edilebilecektir. Bu 30 günlük süre içerisinde kira borcunu ödemeyen kiracı daha sonrasında açılan tahliye davasında 30 gün içerisinde ödeme yaptığını ispat edemez ise tahliyeden kurtulamayacaktır. Kiracının aslı yükümü kira borcunu eksiksiz ödemek olup kiraya veren ile arasında ihtilaf çıkmasını istemeyen kiracı kira borcunu her zaman düzenli ve tam ödemek zorundadır. 

KİRA BORCUNU EKSİK ÖDEYEN KİRACIYA EKSİK KİRA BORCUNU ÖDEMESİ İÇİN VERİLEN 30 GÜNLÜK SÜRE İÇERİSİNDE KİRA BORCU ÖDENMEZ İSE ARTIK KİRACI ALEYHİNDE TAHLİYE KARARI VERİLMESİNİ ENGELLEYEMEYECEKTİR

Kiracı kira borcunu eksik ödemiş ise mal sahibi eksik ödenen kira borcu sebebiyle kiracısının derhal tahliyesini isteyemeyecektir. Kanunen kiraya verenin kiracısına ihtarda bulunarak eksik kira borcunu ödemesi için 30 günlük süre vermesi gerekmektedir. Kiracı ise bu 30 günlük sürede eksik kira borcunu tamamlamaz ise artık tahliye kaçınılmaz hale gelecektir. Kiracı için bu 30 günlük süre çok önemli olup kira borcunu yasal kira artış oranında arttırarak yeni kira döneminde ödememiş olan kiracı, kiraya veren tarafından kendisine verilen 30 günlük süre içerisinde bu eksikliği mutlaka tamamlamalıdır. Aksi halde tahliye eden kurtulamayacaktır.

21 Mart 2024
Ya hep ya hiç!

Fenerbahçe ve Galatasaray ile evimizde ve deplasmanda oynadığımız 4 maçta, 4 farklı teknik adamla sahaya çıktık ve maalesef 4 mağlubiyet aldık. Şu istatistik bile, nasıl rezil bir sezon geçirdiğimizin kısa özeti gibi. Yolda, sokakta, alışveriş merkezinde karşılaştığımız Beşiktaşlı taraftarın sorduğu tek bir soru var: Ne olacak halimiz!

Bir an önce bitsin dediğimiz sezonda liderle aramızdaki puan farkı olsun; sahada ruhsuz, isteksiz, çürümüş oyuncu topluluğu olsun; derbilerin tamamını kaybetmemiz olsun, bu kadar da kötü bir sezon Allah bir daha Beşiktaş'ımıza nasip etmesin.

Tüm bu yaşanan rezaleti bir nebze de olsa hafifletecek bir unsur var. Tabii ki Türkiye Kupası! Bu kupayı alırsak hem sezonu kupa ile kapatmış olacağız hem de önümüzdeki sezonun Avrupa biletini direkt cebimize koyacağız. Türkiye Kupası şampiyonu UEFA'da play-off oynayacak. Geçerse, gruplara kalır, elenirse UEFA Konferans Ligi gruplarından devam eder. Yani kupayı alırsak, her türlü Avrupa'da yol alacağız demektir.

Türkiye Kupası'nı almak sadece Avrupa biletini almak değil, bu kadar kötü geçen sezonu önemli bir kupayla kapatmak, Süper Kupa finali oynamaya hak kazanmak, transferlerin gelmesinde Avrupa bileti olduğu için elimizin biraz daha rahatlaması demek ve elbette para demek.

Fenerbahçe derbisine çok kötü başladık. İsmail Yüksek'in sakatlanması ile tam, tüm ipleri elimize alacakken Al Musrati'nin amatörce yaptığı faul nedeniyle aldığı kırmızı, belki de olası Kadıköy zaferimizin önüne geçmiş oldu. Bu hatayı bir daha yapmamalıyız.

Kupadaki ilk maçı yine çok çok kötü oynadığımızı (bunda da Umut Meraş'ın ilk yarıda olağanüstü kötü performansının da katkısını unutmamalıyız), 90 dakikayı gol yemeden beraberlikle tamamlamayarak maçı ucuz atlattığımızı da kabul etmeliyiz. Kupanın ikinci bacağı evimizde olacak ve finale kalacağız inşallah.

İşte dananın kuyruğunun kopacağı maç, o maç olacak. O maça; kırmızı kartı nedeniyle kendini affettirmek isteyen Al Musrati, sakatlıktan yeni çıkan Semih Kılıçsoy, Rashicha, Gedson Fernandes, Muçi'yi gibi önemli oyuncularımızı çok iyi hazırlamamız gerekiyor. O maçta belki de Beşiktaş kariyerinin son maçına çıkacak olacak Ghezzal, Cenk Tosun gibi önemli oyuncularımızdan da son bir güzellik bekleyeceğiz.

Ankaragücü'nü evimizde Allah'ın izniyle eledikten sonra, finalde ister Fatih Karagümrük, isterse de Trabzonspor gelsin o maçın önemini bilen bir takım ile sahada olacağız. Sahaya her şeylerini koyacaklar ve inşallah kupayı alacağız. Ya hep ya hiç maçı olacak.

2 Mayıs 2024
Bu meclis, başka meclis

En son 2019 yılında toplanan bir Meclis’ten bahsediyorum. Toplumun büyük bir kesimini temsil edenler bu hafta 2 gün boyunca önemli meseleleri masaya yatıracaklar. 

Bugün ve yarın bu masada toplanacak olan Türk-İş, Hak-İş, DİSK, TİSK, Memur-Sen, Kamu-Sen, Türkiye Odalar ve Borsala Birliği ve TESK, 32 milyon çalışan ve 16 milyon emekliyi ilgilendiren pek çok güncel sorunu ve meseleyi tartışacak, çözüm arayacak ve sonuçta ortaya çıkacak önerileri rapor haline getirecekler. 

İş hayatını ilgilendiren o kadar çok mesele var ki…

Avrupa ülkelerinin bir kısmında başlayan haftada 3 gün izin yani 4 gün çalışma uygulamasının Türkiye’ye uyarlanıp uyarlanamayacağı. 

Bağlantılı olarak 45 saat olarak devam eden hatta biz basın mensuplarına 48 saat olarak sürdürülen haftalık çalışma saatlerinin 35-40 saatlere kadar çekilmesi. 

Pandemi sonrasında işverenin de maliyetlerini düşüren ve çalışanın motivasyonunu artıran, trafikten ve yol yorgunluğundan kurtaran evden ve esnek çalışma yönteminin yaygınlaştırılması. 

Her ne kadar Bakan Işıkhan tarafından bu yıl asgari ücrete ara zam yapılmayacak açıklaması yapılmış olsa da işçi temsilcilerinin bu konuda dikkat çekecekleri kritik noktalar ve öneriler. 

Asgari ücretin, yoksulluk sınırından daha aşağıya, yılın hiç bir ayında düşmeyecek şekilde belirlenmesi. 

Asgari ücretin bölgelere göre değişkenlik gösterecek şekilde ayarlanması. 

Memurların özellikle büyükşehirlerde yaşayanların kira desteği alabilmeleri. 

Yine işveren ve işçi temsilcilerinin bir türlü anlaşma sağlayamadığı ve yıllardır sürüncemede kalan kıdem tazminatı ve fonu meselesi. Çalışan kendisi de ayrılsa kıdem tazminatı alabilecek mi alamayacak mı sorusu ve sorununun çözülüp netleştirilmesi. 

Öğretmen atamalarının mülakatlı mı yoksa mülakatsız mı yapılacağı, mülakata devam edilecekse, uygulamanın bir takım suistimallere şüphe bırakmayacak şekilde düzenlenmesi. 

Özel okullarda deneme adı altında aylarca öğretmenlerimizin asgari ücret altında çalıştırılmasının önlenmesi. 

Asker, polis ve tüm memurların askerlik borçlanması probleminin adil bir şekilde çözümü.

Taşeron olarak çalışanların uğradığı haksızlıkların giderilmesi. 

Ve daha pek çok sektörde, kamu ve özelde, çalışanların, işçilerin ve memurların yaşadığı sıkıntıların, mağduriyetlerin ortadan kaldırılması.

Ve emekliler…

Hayat boyu çalışırken maaşlarından kesilen emeklilik primlerinin “karşılığını” hak kaybına uğramadan almaları.

Prim günü sayısı düşük olanla fazla olanın aynı maaşı alması adaletsizliğinin giderilmesi.

Yüksek maaştan prim ödeyenle düşük maaştan prim ödeyenin aynı maaşı alması haksızlığının ortadan kaldırılması.

Kök maaş sorunun bir daha gündeme gelmeyecek şekilde bitirilmesi. 

Aylık Bağlama oranlarını artıracak düzenlemelerin yapılması.

Bir günle 17 yıl beklemek zorunda kalıp EYT’i kaçıran 2000-2008 arası başlangıcı olanlara kademeli emekliliğin getirilmesi. 

8 Eylül 1999 öncesi staj ve çırak olarak sigorta başlangıcı olup tüm şartları sağladıkları halde bekleyenlerin emekli edilmesi. 

Milletvekilleri emekli olunca ve aynı anda vekilliğe devam edince, emekli maaşlarını almaya devam ederken; aynı durumun memurlara sağlanmaması.  Emekliye ayrıldığı takdirde görevine devam edemeyecek ve maaşından olacak memurların, emekli olsalar dahi işlerine devam edebilmesi ve hem emekli hem de çalışma maaşlarını alabilmesi.

En düşük emekli aylığının güncel ekonomik duruma uygun hale getirilmesi. 

Bu başlıklar çalışma hayatına ilişkin gündemi yakından takip eden ve emeklilerin sorunlarını da gündemde tutmaya çalışan bir haberci olarak benim ilk aklıma gelenler. 

Kim bilir gündeme gelemeyen daha neler vardır neler?

Umarım A’dan Z’ye akla gelen gelmeyen tüm sorunlar değerlendirilir bu Meslis’te. 

Gerçi bu kadar soruna köklü çözümler bulmak için sadece iki gün ayırmak ne kadar yeterli? İşin o kısmı da kocaman bir soru işareti. 

Meclis sonunda ortaya çıkan tüm sorunlar ve çözümler rapor haline getirilip Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulacak.

Yerel seçim sonrası nerede hata yapıldı sorusuna ciddi olarak cevap arayan ve bu yönde çalışmalar yaptıran Erdoğan, bu Meclis’ten çıkan raporları da dikkate alacaktır diye düşünüyorum.

Umarım yanılmam.

Meclis sonunda ortaya çıkan sonuçlar üzerine de yayınlarımda konuşacağız. 

Hepinize güzel bir hafta diliyorum.

29 Nisan 2024
Erdoğan’ın bayramda aldığı iki bomba karar!

Merhaba değerli okuyucum. Öncelikle Ramazan Bayramınızı kutluyorum. 

31 Mart seçimlerinin üzerinden henüz iki hafta bile geçmedi, ama sonuçları itibarıyla bazı partilerde beklenen revizyonlar için ilk adımlar atılmaya başlandı. Yerel seçimlerden ciddi bir yara alarak çıkan İYİ Parti’de, olağanüstü kongre kararı alındı. Meral Akşener’in de genel başkanlığa aday olmayacağı açıklandı. Türk siyaset tarihinde yeni bir sayfanın açılcağı bu karar konuşulurken, dün gece bomba bir kulis bilgisi aldım.

Evet Önümüzdeki günlerde siyaset sahnesinde bizleri yeni bir sayfa bekliyor…

Kulisimi köşemde sizinle paylaşmak için bugün de gün boyu bilgiyi teyid için uğraştım. Ve artık gönül rahatlığıyla sizinle paylaşabilirim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  31 Mart yerel seçimlerinde alınan kötü sonuç sonrası harekete geçme kararı aldı. 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BAYRAMDA ÇALIŞTI

AK Parti kaynaklarından edindiğim bilgiye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramda parti ile ilgili önemli konuları çalıştı ve kararını verdi. Erdoğan, önümüzdeki günlerde AK Parti’yi olağanüstü kurultaya götürecek. Evet Mayıs ayının sonuna doğru AK Parti’de olağanüstü kurultay yapılması bekleniyor. Kurultayda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına aday olması bekleniyor. Kurultay kararı ile yeniden parti genel başkanı seçilmesi beklenen Erdoğan, bir nevi güvenoyu almayı hedefliyor. 

KABİNEDE REVİZYON

Kaynağımdan aldığım bir diğer kulis bilgisi ise kabinede ciddi değişiklikler olacağı yönünde. Geçtiğimiz günlerde basına da benzer iddiaların yansıdığını, hatta isimlerin bile zikredildiğini görmüştük. Bu konuda isim vermeden şunu söyleyebilirim ki; kabinede de değişikliğe gidileceği kesinleşmiş görünüyor. Kabinedeki değişiklikler de partideki olağanüstü kurultaydan hemen sonra gelebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hamleleri ile hem partide yenilenme mesajı verecek hem de seçmene, 31 Mart seçimlerinde kendisine verilen mesajın alındığının geri bildirimini yapmış olacak.

İKİ HAMLE İLE ERKEN SEÇİM BEKLENTİLERİNİ SÖNDÜRECEK

31 Mart seçimleri sonrası AK Parti’de alınan beklenmedik sonuç sonrası, bir yandan da muhalefetin erken seçim çağrısında bulunabileceği konuşuluyordu. Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine bir taşla iki kuş vuracak. Partisini olağanüstü kongreye götürerek yeniden genel başkan seçilecek olan Erdoğan, kabinede yapacağı revizyon ile de muhalefete erken seçim kapılarını da tamamen kapatmış olacak. 

Kalın sağlıcakla…

 

12 Nisan 2024
Sahada Winner…

Sezon başından beri saha içerisinde kalmayı tercih eden, kaos ortamından takımını ve kendisini uzak tutan Okan Hoca, rekorlarına bir yenisini daha ekledi. Üst üste 16 maçtır yenilmeyen Galatasaray, Sivasspor karşısında aldığı farklı galibiyetle, Fenerbahçe'nin rekorunu kırarak, 96 puanla Süper Lig'de bir sezonda en fazla puan toplayan takım oldu. Okan Hoca ve öğrencilerinin asıl hedefi ise 105 puan ile şampiyonluğa ulaşarak unutulmayacak bir rekora imza atmak.

Konuşmadı kükredi!

Her hafta yeni bir rekora imza atan Okan Buruk’un Sivasspor maçı öncesi GSYİAD’ın ödül töreninde; “Biz sahada konuşacağız” sözünü  hatırlatmak isterim. Tam anlamıyla hoca, saha içerisinde ‘kükredi’ diyebilirim. Her fırsatta rakipleri tarafından saha dışarısına çekilmeye çalışan bir teknik adamdan bahsediyorum. Hiçbir zaman çizgisini bozmayan Okan Hoca, en iyi cevabı oynattığı başarılı oyunla saha içerisinde verdi.

3’ü bir arada

Dün geceye damga vuran süper üçlüye de değinmeden geçemeyeceğim. Hakim Ziyech, Dries Mertens ve Mauro Icardi, Sivasspor’u adeta dağıttı. Adana Demirspor deplasmanında gol perdesini açan Ziyech yine dün gece çilingir görevi gördü. Harika 2 gol kaydeden Faslı yıldız, saha içerisinde takımının itici gücü oldu. Sakatlığı olmasına rağmen Sivasspor’a karşı sadece bir antrenmanla saha çıkan Dries Mertens ise yıllara meydan okumaya devam ediyor o da tıpkı Ziyech gibi 2 gol kaydetti ve 1 asiste imza attı. Mauro Icardi’ye ise gelecek olursak, bu sezon yüzde 50’si ile oynamasına rağmen gol krallığı yarışında Dzeko’ya ders veriyor. Şunu da unutmayalım Barış Alper Yılmaz yine kayıtlara 2 asistini daha yazdırdı.

Kardeşler yaptı yapacağını

Bu arada mücadelenin hakemi Arda Kardeşler yine yapacağını yaptı. Mücadelenin hemen başında Sivassporlu iki futbolcu tarafından aldığı mücadele sonrasında yerde kalan Icardi’nin pozisyonu net bir şekilde penaltıydı. Bunu görmezden gelen Kardeşler, farklı bir pozisyonda kaleci Ali Şaşal’ın eline temas etmediği halde kaptığı topu ağlarla buluşturan Icardi’nin golünü de yok saydı. Skor üstünlüğü Galatasaray’da olmasıydı ve bu kararlar maçın kaderine etki etseydi bunun hesabını Kardeşler nasıl verecekti..?

 

Kaptandan ince davranış

Mücadele sonunda tribünler Hakim Ziyech’i üçlüye çağırdığı. Ziyech ise çoktan soyunma odasının yolunu tutmuştu. Kaptan Fernando Muslera, örnek bir davranışa daha imza atarak, soyunma odasına gitti ve Hakim Ziyech’i çağırdı. Faslı yıldız üçlü çektirdi. Yani diyeceğim o ki; Galatasaray kenetlendikçe büyüyen kocaman bir aile…

 

6 Mayıs 2024
Türk Gastronomisinin Küresel Başarısı

Lezzetlerin ve tatların harmonisiyle bezenmiş bir dünya mutfağının içinde muhteşem Türk mutfağının yerini hayal edin. İlk 3 arasında diyebilir miyiz? Bence kesinlikle evet ve bizim mutfağımız, yüzyıllara yayılan tarihi, coğrafi çeşitliliği ve kültürel zenginliğiyle sadece ülkemizin değil, dünyanın da en gözde mutfaklarından biri haline gelmiştir. Hadi gelin bu başarının arkasında yatan etkenleri ve öne çıkan bazı özelliklerini birlikte inceleyelim.

Türk lezzetlerinin evrensel dili

Anadolu toprakları, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu da mutfağına eşsiz bir çeşitlilik kazandırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun o ihtişamlı saray mutfağı, Orta Asya göçebe kültürünün lezzet gelenekleri ve Akdeniz mutfağının taze ve hafif dokunuşları Türk mutfağının temelini oluşturmuştur diyebiliriz.

Türk mutfağının bu kadar şahane olmasının altında yatan en önemli etkenlerden biri de benzersiz bir lezzet yelpazesi sunan, ülkemizin farklı bölgelerinde yetişen ürünleridir. Trakya’da yetişen kuzuların nefaseti, Ege ve Akdeniz'in deniz ürünleri, Karadeniz'in yöresel otları, Güneydoğu'nun baharatları, İç Anadolu'nun tarım ürünleri gibi daha sayamadığım her bölgeye özgü lezzetler Türk Mutfağına bir nevi hayat veriyor.

Türk mutfağı, sadece lezzetli yemeklerden ibaret değil elbette. Aynı zamanda aile sofralarının sıcaklığı, misafirperverlik geleneği ve paylaşmanın güzelliğiyle de öne çıkar ve inanılmaz bir yemek kültürünü barındırır. Türk toplumunda yemek pişirmek, sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda sevgi ve saygıyı ifade etmenin de bir yoludur.

Son yıllarda Türk mutfağı, adeta bir lezzet fırtınası gibi uluslararası platformlarda hak ettiği yeri almaya başlıyor. Türk şefler, maharetli elleriyle hazırladıkları lezzetlerle yeni restoranlar açıyor, dünya çapında düzenlenen yarışmalarda ödüller kazanıyor ve lezzet tutkunlarının ilgisini çekmeyi başarıyor. Yurtdışındaki restoranlarımız, dünyanın her köşesinden gelen lezzet severlerin buluşma noktası haline geliyor ve Türk yemekleri farklı damak tatlarına hitap ederek global bir lezzet şöleni yaşatıyor.

Yurtdışındaki restoranlardan örnekler

Finest Lezzet Restaurant, Almanya

“Orta Asya, Mezopotamya ve Akdeniz'in lezzet buluşması”

Almanya'nın gurme kalbine adım attığınızda ‘Finest Lezzet ‘in o olağanüstü mutfağından çıkan lezzetleri bulabilirsiniz. Lokman Yıldırım ve 2 ortağı, restoranlarında Orta Asya ve Mezopotamya tatlarını, Akdeniz mutfağının zarafetiyle harmanlayarak, modern sunumlarla Türk mutfağının en güzel örneklerini sunuyor. "Türk mutfağının tadını en iyi şekilde çıkarın" sloganıyla yola çıkan Finest Lezzet, her damak tadına hitap eden lezzetli menüsü ile kısa sürede Düsseldorf'un en gözde Türk lokantalarından biri haline geliyor. Aydınlık ve ferah atmosferi, modern tasarımı ve samimi hizmetiyle her misafiri evinde hissettiren Finest Lezzet, özel toplantılarınız için de mükemmel bir imkan sunuyor.

Mediator Restaurant, Almanya

“Gurmelerin ve seçkin damakların buluşma noktası”

Mediator Restaurant, 2022 yılı Mayıs ayında kapılarını aralıyor. Ünlü şef Doğan Akdoğan ve eşi Vijdan Taşçı'nın ustalık dokunuşlarıyla hayat bulan bu mekan, kısa sürede şehrin en gözde lezzet duraklarından biri haline geliyor. Sadece Düsseldorf ve çevresindeki lezzet tutkunlarını değil, Almanya'nın tanınmış iş insanlarını, siyasetçilerini ve sanatçılarını da büyüleyen Mediator Restaurant, Türk mutfağının en güzel örneklerini modern bir yorumla sunuyor. Şef Doğan Akdoğan'ın ustalığı ve Vijdan Taşçı'nın sunum mahareti, her tabakta adeta bir lezzet şaheseri çıkarıyor. Uzun yıllar Almanya'da Türk mutfağının en iyi temsilcileri arasında yer alan Akdoğan Şef, Mülheim an der Ruhr'daki Park Trüffel restoranı ile büyük bir ün kazandıktan sonra iki yıl önce de Mediator Restaurant'ı açıyor.

Somatçı, Ulaş TEKERKAYA, Hollanda

“Anadolu'nun Gastronomi Hazinesi Avrupa'da”

Yıllarca Konya’da Mevlevi mutfağı üzerine çalışmalar sunan, kitaplar yazan ve mekânlar açan Ulaş Tekerkaya, Anadolu'nun kadim mutfak kültürünü daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla 2022 yılında yurt dışına açılma kararı alıyor. "Somatçı" markasının uluslararası tescilini alarak bir dünya markası haline getirme çalışmalarına başlıyor. Şef, Avrupa serüvenindeki ilk adımını Hollanda'da "Guler Holding" bünyesinde bulunan "La Quisine B.V." şirketi ile atıyor. Çatalhöyük, Selçuklu ve Mevlevi mutfağı temaları ile Avrupa'da yerini almaya hazırlanan Somatçı'nın Avrupa'daki ilk durağı olan Amsterdam Osdorp, Anadolu'nun zengin mutfak mirasını Avrupa'daki lezzet tutkunlarıyla buluşturmayı hedefliyor. Somatçı, sadece lezzetli yemekler sunmakla kalmayacak, aynı zamanda Anadolu'nun kadim kültürünü ve tarihini de Avrupa'daki misafirlerine tanıtacak.

Etçi Mehmet Steakhouse, İngiltere, Lübnan, Suudi Arabistan, Fas

“Dünyaca ünlü otoriteleri kendine hayran bırakan lezzet”

Türkiye'de ete olan tutkuyu, ustalıkla pişmiş lezzetlere dönüştürerek kısa sürede en sevilen steakhouse'lar arasına giren Etçi Mehmet, sınırlarını aşarak yurt dışına adım atıyor. İngiltere Manchester'daki ilk şubesinden sonra, Birmingham'da ve Liverpool’da da şubeler açan Etçi Mehmet, et severleri buluşturma yolculuğuna devam ediyor. Lezzet durakları sadece Birleşik Krallık ile sınırlı olmayan, Lübnan'ın Beyrut, Suudi Arabistan'ın Riyad ve Fas’ın Kasablanka ile farklı kıtalara da taşınan Etçi Mehmet steakhouse kültürü, dünyaca ünlü lezzet otoritelerini de kendine hayran bırakıyor. Paris'te düzenlenen bir etkinlikte, İngiltere'deki şubesi ile "2020'nin en sevilen alkolsüz steakhouse restoranı" seçilen Etçi Mehmet, bu ödülle uluslararası alanda adından sıkça söz ettirmeye başlıyor.

 

6 Mayıs 2024
Merkez Bankaları Diken Üstünde 

Pandemi sonrası enflasyonla mücadelede önemli bir savaş veren dünya merkez bankaları, yükselttikleri faizlerle birlikte önemli bir yol kat etti.

Hatta öyle ki bu yılın başından itibaren Amerikan Merkez Bankasının faiz indirimlerine başlayabileceğini bile konuşmaya başladık. Hatırlayacaksınız banka ilk olarak yıl içinde 6 indirim yapabileceği öngörüsünü paylaştı. Sonra bu sayı 2.5 puanlık 3 indirimle yıl sonunda 7.5 puan olarak konuşuldu. 3 indirim 2'ye hatta şimdilerde bu yıl hiç indirim yapılmayacağına kadar geldi. ve hatta bir faiz artışı da gelirse hiç şaşırmamak lazım.

Peki ne oldu da başta FED olmak üzere Merkez Bankaları faiz indirimlerini rafa kaldırdı?

Hemen söyleyelim en büyük neden bir türlü durulmayan sular. Ukrayna - Rusya savaşı ile başlayan kaos, İsrail - Hamas çatışmalarıyla devam etti. Üstüne bir de İran - İsrail çatışmaları eklenince piyasalar diken üstünde oturmak bir yana alev aldı. Her an sıcak çatışmaya dönebilecek ABD-Çin hattını düşünmek bile istemiyorum açıkçası.

Bu sabaha gelince; İsrail'in İran'a gerçekleştirdiği misilleme sonrası altının onsunda rekor yaşandı, diğer taraftan birkaç gündür gerileyen petrol fiyatları tekrar yükselişe geçti. Haliyle Enerji ve diğer maliyetlerin yükselttiği enflasyon yapışkan hale geleceğinin de sinyallerini vermeye başladı. Yani ABD'nin hedeflediği yüzde 2'lik enflasyon şimdilik hayal.

Bizde de durum pek farklı değil.

Yüksek seyreden enflasyon nedeniyle sıkı para politikasının devam edeceği sık sık söyleniyor. O yüzden TCMB'nin 25 Nisan'da yapacağı toplantı oldukça kritik. Bakalım kararını pas geçmekten yana mı yoksa artışa gitmekten yana mı kullanacak? Takip ediyor olacağız.

19 Nisan 2024
Bir insan, kazanmak için kaç sınava girmeli? Adaletsiz ve liyakatsizliğin hüküm sürdüğü Hindistan

Bu filmi kaç kişinin izlediğini bilmiyorum ama dünyanın en iyi film listesinde ilk 10'da yer almalı. Hangi film mi? Tabi ki de “Bitmeyen Sınav!” Bollywood sinemasına ait olan bu filmin ismini ve konusunu ilk gördüğümde ‘ben bu filmi hayatta izlemem’ demiştim. Aradan tam bir yıl geçti. Bir arkadaşımın ısrarıyla filmi izlemek zorunda kaldım. (Hiçbir zaman büyük konuşmayacaksın!)

Film ilerledikçe hayatımda izlediğim en iyi film olduğuna o zaman karar verdim. Filmin son saniyelerinde ise şuan kesin karar verdim herkes bu filmi izlemeli. Gel gelelim filmin konusuna… Hindistan'da yaşayan bir genç babasının uğradığı haksızlıktan sonra devlet yönetimine ve sisteme olan inancını yitirir. Ancak çocuğun hayatını bir polis memuru değiştirir. O andan itibaren çocuğun bitmeyen sınavları başlar.

Kariyer sınavını vermeye çalışırken bir yandan yatacak yer bulmaya çalışır. Karnını doyurmak için iş arar. Ve aşık olur. İşte bu noktada hayatının en büyük sınavları iç içe girer. Kariyer, aşk ve açlık arasında çırpınan genç adam bir yandan en büyük sınavı olan hükümetin adaletsizliği ve liyakatsizliğiyle de savaşır. Bu yazıda kim neyi kazandı neyi kaybetti kısmını vermeyeceğim çünkü herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Hafta sonu planınız yoksa çayınızı demleyin ayaklarınızı uzatın ve Bitmeyen Sınav (12th Fail) filmini izleyin! Tam 2 saat 26 dakika sonra ise hayatınızdaki bakış açısında yaşayacağınız o muazzam değişime de hazır olun!
Vidhu Vinod Chopra'nın yönetmenliğini üstlendiği filmde başrol oyuncusu pek çok televizyon ve sinema ödülüne layık görülen başarılı oyuncu Vikrant Massey, üstlendi.

4 Mayıs 2024